İnsan olmanın özelliği, yaratılışından var olan öğretmek ve öğrenmek ten geçer. İnsan mesuliyet sorumluluğunda yaratılmıştır. İnsanlığın kurtuluş rehberi olan Kur’ an i kerim de Rab il Alemin olan Allah; Okuma yazmanın öğrenmesi için Son Peygamber , Hazreti Muhammed sallallahu aleyhi selem e Meleklerden Cebrail vasıtasiyla, Okuma ve yazmayı öğretmiş tir. Öğretmenin kutsallığı Cebrail aleyhi selamdan intikal etmiştir .Adem aleyhi selem dan başlayan bütün peygamberler aynı zamanda öğretmendirler. Öğrendiği ilmi öğretmeyen yani öğretmenliği hiçe sayan…
MHP’li Taşdoğan’dan kanserle mücadele önerileri
Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) Gaziantep Milletvekili ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu Üyesi Uzm. Dr. Ali Muhittin Taşdoğan, 16. Ulusal Kanserli Hastalar Kongresi’nde yaptığı konuşmada, kanser hastalığında hedefe yönelik tedaviler ve yasal düzenleme ihtiyacı gibi konularda önerilerde bulundu.
MHP Gaziantep Milletvekili ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu Üyesi Uzm. Dr. Ali Muhittin Taşdoğan, Uluslararası Kanser Kontrol Örgütü’nün (UICC) himayelerinde online düzenlenen 16. Ulusal Kanserli Hastalar Kongresi’ne konuşmacı olarak katıldı. Oturum Başkanlığını Hacettepe Üniversitesi Kanser Enstitüsü Medikal Onkoloji Bilim Dalı Öğretim Üyesi ve Türk Kanser Araştırma ve Savaş Kurumu Derneği Genel Başkanı Prof. Dr. Şuayib Yalçın ve Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Pediatrik Hematoloji ve Onkoloji Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Emel Cabi Ünal’ın yaptı.
“Kanser tedavilerinde hastalığı en iyi şekilde yönetmek gereklidir”
Gaziantep Milletvekili Taşdoğan, yaptığı konuşmada ilk olarak kanser hastalığındaki hedefe yönelik tedavilerden bahsederek, “Kanser hem dünyada hem de ülkemizde önemli bir toplum sağlığı problemi olmaya devam ediyor. Kapsamlı bir ulusal kanser kontrol programı sayesinde, erken veya geç teşhis edilen tüm hastaların, kaliteli ve uzun yaşam sürmesi adına hastalığın en iyi şekilde yönetilebilmesi amaçlanmaktadır. Kanıta dayalı stratejilerin uygulanması yoluyla zamanında, etkin tedaviye hastaların erişimi ile birlikte, kanser hastalarında sağ kalım oranlarının artması ve hastaların yaşam kalitelerinin de en üst seviyeye çıkması hedeflenmektedir. Tıp ve teknoloji alanında meydana gelen gelişmeler ile birlikte, dünyada kanser ile mücadelede yenilikçi kişiselleştirilmiş tedaviler gündeme gelmiştir. Kişiselleştirilmiş tıp ile birlikte, kişilerin kansere yatkınlığının incelenmesinin yanı sıra, kansere neden olan mutasyonların tespiti, kanserin tedavisi ve tedavinin ilerleyişi de mümkündür. Genetik farklılıklar ve hastaların farklı tedavilere verdikleri farklı yanıtlar nedeniyle, kişiselleştirilmiş tedavi yaklaşımı sayesinde hastaya doğru tedavi, doğru zamanda ve gerekli miktarda uygulanabilmektedir. Kişiselleştirilmiş tıp kapsamında, kanser hücresinin çoğalma yoluna bağlı olarak keşfedilen hedefe yönelik tedaviler, tümör büyümesi ve ilerlemesi için gerekli olan spesifik alanları hedef almaktadır. Böylelikle, daha az yan etki ve daha etkili bir tedavi sunan hedefe yönelik tedaviler, yüksek başarı oranı ve iyileştirilmiş hasta yaşam kalitesi ile kanser hastalığının en iyi şekilde yönetilmesine olanak sağlamaktadır. Uygun tedaviye erişim zamanının çok kritik olduğu bu hastalarda, hedefe yönelik tedavilerin uygulanması ile birlikte, hasta doğru zamanda gerekli tedaviye erişebilecek ve uygun olmayan tedavilerin ortaya çıkarttığı yan etkiler ortadan kaldırılarak, sağlık bütçesinin en etkin şekilde yönetilmesi hedefine ulaşılarak kamu finansmanına katkı sağlanabilecektir” dedi.
Konuşmasına kanser tedavisindeki yasal düzenleme ve ihtiyaçlara değinerek devam eden Milletvekili Taşdoğan, “Amerika ve Avrupa Birliği ülkelerinde onkoloji alanında kullanılan hedefe yönelik tedavilerin “tümörün kaynaklandığı organdan bağımsız tedaviler” olarak onaylanması, kapsamlı genetik tümör analiz yöntemleri ile ortaya çıkarılan gen değişimlerinin bulunduğu yetişkin ve çocuk kanser hastaların etkin tedaviye erişimini mümkün kılmaktadır. Ülkemizde hedefe yönelik tümörün kaynaklandığı organdan bağımsız tedavilerin hastaların erişimine zamanında sunulabilmesi için gereken tedavi kılavuzları, yasal ve mevzuat düzenlemelerine ihtiyaç duyulmaktadır. Karşılanmamış tıbbi ihtiyacın olduğu kanser hastalıklarında, hastalar için klinik fayda sağladığı kanıtlanan ilaçlar için mevcut klinik araştırma verilerini kullanarak, hızlandırılmış ruhsat onayları ülkemizde de verilmelidir. Zamanın çok kritik olduğu ve içerisinde çocuk kanser hastalarının da bulunduğu, hedefe yönelik ve tümörün kaynaklandığı organdan bağımsız tedaviler alanında erişimi hızlandırmak için mevzuat alt yapısı gereklidir. Kişiselleştirilmiş onkoloji tedavilerinin önceliklendirilmesi, spesifik tanımlanmış ruhsatlandırma süreci, hızlandırılmış pozitif fayda değerlendirmesi hususunun Sağlık Bakanlığı, Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu tarafından yeniden gözden geçirilmesi ve iyileştirilmesi faydalı olacaktır. Kanser hastalarının tedavisinde kullanılan kişiselleştirilmiş, tümörün kaynaklandığı organdan bağımsız tedavilerin kamu finansmanı kapsamına alınması sürecinde sağlık teknoloji değerlendirmesi yöntemlerinden faydalanılması geri ödeme listesine alınmasına ve tedaviye erişim sürecine katkı sağlayacaktır. Sağlık Teknolojisi Değerlendirme yöntemlerinden faydalanılmasının yasal düzenlemeler ile yürürlüğe konması planlanmalıdır. Kişiselleştirilmiş onkoloji ilaçları geri ödeme karar mekanizmasının sadece bütçe odaklı olmaması, şeffaf ve bilimsel temel esaslı olması sağlanmalıdır” ifadelerini kullandı.
“Ruhsat onayını takiben fiyat ve geri ödeme müzakereleri devam ederken, ara ödeme, erken erişim programları ile kişiselleştirilmiş onkoloji tedavilerine erişime olanak sağlanmalıdır” diyen Taşdoğan, şöyle devam etti:
“Avrupa’da 6. ve dünyada 17. sırada olan Türkiye, ilaç endüstrisi, küresel ilaç ARGE çalışmalarının ilgisini çeken ve bu endüstri alanında küresel bir aktör olmasına olanak sağlayabilecek gerekli bilgiye, altyapıya ve jeostratejik bir konuma sahiptir. Türkiye’de artan ve yaşlanan nüfus, ortalama yaşam süresinde yükselme, sağlık hizmetlerinde ve ilaca erişimde iyileşme, artan refah düzeyi ve farkındalık gibi faktörler nedeniyle ilaç ve tıbbi cihaz talebinin artması sosyal güvenlik harcamalarında ve cari açık üzerinde baskı oluşturmaktadır. Bu nedenle 2023’e kadar yurtiçi tıbbi cihaz ve tıbbi malzeme ihtiyacının değer olarak %20’sinin yerli üretimle karşılanması ve yurtiçi ilaç ihtiyacının değer olarak %60’ının yerli üretimle karşılanması hedeflenmiştir. Yüksek katma değerli ürün üretebilen, küresel pazarlara ürün ve hizmet sunabilen ve yurtiçi ilaç ve tıbbi cihaz ihtiyacının daha büyük bir kısmını karşılayabilen bir üretim yapısına geçilmesi, orta vadede; yerli üretim kapasitesinin artırılması amacıyla 2015 yılında Türkiye Yerelleşme Projesi başlatılmıştır. Bu doğrultuda kişiselleştirilmiş kanser tedavilerinin de ülkemizde üretilebilir teknolojide olanları için bir an evvel üretim yapısına geçilmesi, orta vadede de yerli ve milli kişiselleştirilmiş kanser tedavileri için ARGE kapasitesinin oluşturulmasına yönelik ulusal politika ihtiyacı vardır. Türkiye ilaç politikasının mutlaka çok yönlü olması ve sadece kamu harcamalarını değil, halk sağlığını ve endüstrinin sürdürülebilirliğini de gözetecek şekilde oluşturulması gereklidir” diyerek sözlerini tamamladı.” (Bülten)