Ben henüz ,bu dünyaya gelmemiştim o gün. Bugün var mıdır yaşayan ? vardır her halde. Amma tarih vardır. İnsanlığın varlığı süresince kıyamete kadar var olacaktır tarih. İnsanlığın benliğinde ki tarih ,yazı var olmadan önce de vardı.. Tarih kayıt edenlere tarihçi denir. Tarihçiler , olmasa idi geçmişi bilemezdik. Geçmişini bilmeyenler ise gelecekleri olmayandır. 1914 yılı insanların insan olduklarını unuttukları , geçmişlerinden haberdar olmayan sorumsuzluklar içinde bulunan devletleri idare eden liderlerin kapışmasıdır .Bu kapışmada nice suçsuz…
KONUKOĞLU: “PANDEMİ SONRASI ARTIK ESKİYE DÖNÜŞ YOK, DEFTER KAPANDI”
SANKO Holding Onursal Başkanı Abdulkadir Konukoğlu, koronavirüs salgınının hayatın her alanını olduğu gibi iş akışını da değiştirdiğini belirterek, “Eskiye dönüş yok, o defter kapandı. ‘Normalleşme başladı’ denildiğinde de artık yeni normali, yani bugünkü gibi yaşayacağız” dedi.
Haber Türk TV’de, Fatih Türkmenloğlu’nun sunduğu ve Gaziantep’in konu edildiği ‘Senin Şehrin’ programına konuk olan Konukoğlu, programda tüm dünyayı etkisi altına alan Covid-19 pandemisi başta olmak üzere, iş ve aile hayatıyla ilgili yöneltilen soruları yanıtladı.
Koronavirüs salgınının hayatın her alanını olduğu gibi tüm iş akışını değiştirdiğine dikkat çeken Konukoğlu, “Artık eskiye dönüşü unutmalıyız. O defter kapandı. ‘Normalleşme başladı’ denildiğinde de artık yeni normali, yani bugünkü gibi yaşayacağız” ifadelerini kullandı.
Konukoğlu, “Normalleşme dediğimizde pandemi öncesi dönemden çok farklı bir normal yaşayacağımızı bilmeliyiz. Normalleşme dendiğinde eski günleri aklımıza dahi getirmemeliyiz. Milattan Önce (MÖ), Milattan Sonra (MS) tarihlemesinin yerini Pandemiden Önce (PÖ) Pandemiden Sonra (PS) tarihlemesi alacak” diye konuştu.
GAZİANTEP YAŞANACAK BİR ŞEHİR
Gaziantep’te yaşamanın özel ve farklı bir duygu olduğunu vurgulayan Konukoğlu, “Gaziantep insanı misafirperverdir. Gastronomi şehriyiz, çok zengin bir mutfağımız var. Zaman zaman soruyorlar; neden İstanbul’da değil de Gaziantep’te yaşıyorsun diye. Gaziantep’te doğdum burada büyüdüm. Arkadaşlarım, dostlarım burada ve ilk yatırımımızı Gaziantep’e yapıyoruz. Gaziantep yaşanacak şehir” ifadelerine yer verdi.
“Tekstilin ve dokumacıların merkezi olan Şehreküstü semtinde doğdum. Şehreküstü o dönemde tekstilcilerin ve dokumacıların merkeziydi” diyen Konukoğlu, çocukluk yıllarına ilişkin şunları paylaştı:
“Karşılıklı hayatlı (avlulu) evlerimiz vardı. Bir tarafında dedemiz, bir tarafında amcalarım aynı avlunun içerisinde 10- 15 torun hep bir arada büyüdük. Şehreküstü’de yaşadık. Mahallede sokağa çıkar oynardık. Bu zamandaki gibi oyuncaklar, teknolojik oyunlar da yoktu. Bezden bebek yaparlardı, portakal sandığından araba yapardık. O şekilde büyüdük. O günlerde mutluyduk. Şu an da mutluyuz ama o dönemdeki neşe, mutluluk ve kanaatkarlık kalmadı.
O dönemde alışveriş yaptığınızda esnaf ‘bereket versin’ derdi. Şimdi ‘bereket versin’ diyen esnaf kalmadı. Herkeste bir kanaatkarlık vardı. Günümüzde kanaatkarlık bitti herkes bir an evvel üste çıkma hesapları yapıyor. Bir durup sonra bir daha atılım yapayım diyen de kalmadı. Türkiye’de çok şey değişti. Biz ocağı gördük, ocaklıkta yemek pişer bütün aile orada yerdik. Sonra gaz ocağı çıktı gaz ocağını gördük. Bunun hepsini kademe kademe gördük.
Türkiye’de çok şey değişti. Bazı ülkelere gittiğimiz zaman aslında Türkiye’nin nereye geldiğini görüyoruz. İster istemez ailece yaşamanın birbirine desteği oluyor. Birine herhangi bir şey olduğu zaman bir araya gelip fikir birliği yaparak çözüm üretiyorsunuz.”
AİLE BAĞLARIMIZ GÜÇLÜ
Aile bağlarının güçlü olduğunun altını çizen ve geleneklere bağlılığın ailelerde ve ülkede birlik ve beraberliği pekiştirdiğini anlatan Konukoğlu, şöyle devam etti:
“SANKO Holding’te Yönetim Kurulu Başkanlığı görevinden ayrıldım, benden sonra görevi üstlenen kardeşim Zeki Bey de ayrıldı. Yönetim kurulu başkanlığı görevini kardeşim Adil Bey sürdürüyor. Yine toplantılara katılıyoruz ama günlük işlere bakmıyoruz.
Geleneklerimize bağlıyız. İki yaş küçüğümüz dahi yanına geldiği büyüğünün elini öpmeden oturmaz. Ailemizin tamamında bu geleneğimiz uygulanır. Ne zaman bir araya gelsek bir yaş dahi küçük olsa geldiği zaman hemen ayağa kalkılır. Böyle gördük. Dedemizin zamanında ayağımızı ayak üstüne atıp oturmamız mümkün değildi. Bir odada yaşadık. Herkesin odası birdi. Şimdi üç odalı eve eşya sığdıran kalmadı.
Tasarrufu unuttuk. İsraf önlememiz gerekiyor. İnşallah en kısa sürede bunun bilincine varacağız. Dedemin en önemli nasihati, ‘oğlum var olduğu zaman varlığınızı, yok olduğu zaman da yokluğunuzu hissettirmeyin, daima orta kanaat gidin’ olmuştur. Rahmetli dedemiz, hayatta iyi gün de var, kötü gün de var. Ortada gidersen hiçbir zaman rezil olmazsın diye öğütte bulunurdu.”
İŞİN HİLESİ DÜRÜSTLÜKTÜR
Babası Sani Bey’in bıraktığı en önemli mirasın “İşin Hilesi Dürüstlüktür” prensibi olduğuna işaret eden şu değerlendirmeyi yaptı:
“Rahmetli babam, ‘eğer sen dürüst olursan her zaman para kazanırsın. Diğer türlü sel suyu gibi parayı bir anda kazanırsın ama bir anda gelir geçer. Sattığın ürünün arkasında duracaksın. Ürün arızalandığı zaman onu alacaksın. Dürüst olur ve satışta her zaman orta noktayı bulursan kazanırsın’ derdi. Paranız var, itibarınız yok. Bir ürün almaya gittiğinizde mal sahibi parayı ver sonra malı teslim edeyim der. Çünkü itibarınız yok. Tüccarsınız, paranız yok ama itibarınız var ise mal almaya gittiğinizde adam senin sözüne güveniyorsa sorun yok. İtibarınız varsa paraya ihtiyacınız yoktur.”
ASKERE GİDENE KADAR BABAMA FABRİKADA BABA DEMEDİM
İşe başlangıç sürecini de anlatan duayen sanayici Abdulkadir Konukoğlu, kendisini ve SANKO Grubunu başarıya götürecek yolcuğu şöyle özetledi:
“Çalışmayı, zanaatı çok seviyordum. Babamın karşı çıkmasına rağmen ortaokula başladıktan kısa süre sonra işyerinde, sanırım 1963 yılında iş hayatına atıldım. Babam Sani Bey, beni fabrikada ustaya teslim ederken ustama ‘bu senin çırağın, eğer benim oğlum diye ayrıcalık tanırsan sana hakkımı helal etmem’ dedi. ‘Buna diğer çalışanlara davrandığından daha sert davranacaksın’ diye ekledi. Sonra bana döndü ‘bundan sonra iş yaşamında baba yok. Baba evde, iş geldiğinde patron var’ diye tembihledi. Askere gidene kadar babama fabrikada ‘baba’ demedim. Patron diyordum. Yönetim binasına gitmem de yasaktı. Yavaş yavaş yönetimde görev aldım. Biz böyle büyüdük. Her kademede çalışarak geldik. Ustalarımız hiçbir zaman bize patron çocuğu gibi davranmadı. Fabrikada normal çalışandık. Allah razı olsun. Çok şükür bu noktalara geldik. Çırak veya ustayken bu noktalara geleceğimizi hayal bile edemezdim. Sanayicilik 1904 yılından bu yana işimiz. Dedemin babası, dedem, babam, bizler ve çocuklarımız tekstil sektörünün içerisindeyiz.”