Başbakan özür dilese işini bitirirler

2008’de Cannes Fİlm Festivali’nde Üç Maymun ile En İyi Yönetmen ödülü alan senarist, yönetmen ve fotoğraf sanatçısı Nuri Bilge Ceylan, bu kez 3 saat 16 dakikalık son filmi ‘Kış Uykusu’  adlı filmiyle 67. Cannes Film Festivali’nde ‘Altın Palmiye’nin favorilerinden biri olarak görülüyor.

Nuri Bilge Ceylan, festival için bulujnduğu Cannes’da Hürriyet’ten Cansu Çamlıbel’e röportaj verdi. Ceylan, Başbakan Erdoğan’ın “neden özür dilemediğini” yorumladı.

“ERDOĞAN ÖZÜR DİLESE HALK İŞİNİ BİTİRİR”

Son sözü söyleme meselesinde siyasetçi ile Türk halkı arasında da benzer bir ilişki var mı?

Bizim halk zayıflığı sevmiyor. Zayıflığın ne şekilde olursa olsun sergilenmesini bir erdem olarak görebilecek bir gelenek yok. Biraz da bu nedenle Erdoğan bu kadar oy alıyor. Mütevazılık falan hiçbir zaman gerçek bir üst değer olamamıştır bizde. Bir ortamda mütevazı olmaya kalkarsanız saygı hemen azalmaya başlar, hissedersiniz. Kültürün bütün elemanları insanları şişinmeye, öğünmeye, defolarını gizlemeye itiyor. Bu da çok ağır bir yük taşımamıza neden oluyor. Gizlenecek şeyler devamlı birikiyor. İtiraf kültürü gelişse, bunları söylediğimiz zaman takdir görebileceğimizi düşünsek bunları açığa çıkaracağız. Yükten kurtulacağız. O zaman politikacı da özür dilemek için adeta fırsat kollayacak belki. Takdir göreceğini düşünecek. Ama bugün düşünmüyor, çünkü özür dilediği anda işini bitirecekler.

“SANATÇI, İTİRAFIN SUÇ OLMADIĞI ALGISINI OLUŞTURMALI”

Bu siyasetçileri yaratan bu toplum en nihayetinde diyorsunuz.

Sanatçının varsa bir görevi bu, bir gazeteci gibi sosyal meselelere dikkat çekmeye çalışmaktan çok (ki bu ülkemizde birçokları tarafından sanatçının asli görevi olarak düşünülüyor), yaşadığı kültürün içinde eksikliğini duyduğu bir takım temel insani dürtülere işlerlik kazandıracak bir manevi iklim oluşturmasıdır. İtirafı bir üst değer haline getirmeye çalışması, gizlemek ve bir suç olarak saklamak zorunda hissettiğimiz duygularımızla yüzleşmemize neden olması ve bizim ülkemiz için en önemlilerinden biri olarak belki, utanma eşiğimizi düşürmeye çalışması gerekir. Yani bunları sanatın görevi olarak söylemeyeyim de, böyle yapması dikkat çekmek için filme çekilmesi istenen sosyal problemlere daha çok yarar sağlar anlamında bunu söylüyorum. Yani bir şekilde belli bir ihmal ya da sorumsuzluk karşısında istifa eden bir bakanı ödüllendirecek ya da etmeyeni utandıracak bir mekanizma oluşturamazsak bu meseleler bitmez. Kültürün içine insanların ruhlarına sızabilecek yeni değer yargıları enjekte edebilecek en önemli araçlardan biri de sanattır bugün. Sinemadır, edebiyattır, tiyatrodur.

Röportajın tamamını okumak için tıklayın